Temporal lobun elektrikle sitimülasyonu (uyarılması) vizyonu oluşturur. Bu loblar başın her iki yanında bulunur ve beyinin lisan, kavramsal düşünme ve ilişkilendirme bölümlerine ev sahipliği yaparlar. Temporal lob epilepsisinde bu bölgedeki anormal aktivite patlamaları, vizyonları arttırır. Bazı çalışmalarda temporal lob epilepsisi ile dindarlık arasında bağlantı olduğu düşünüldüyse de diğer bir görüş bu durumun son derece kuvvetli Joan of Arc (Jandark) tipi dinsel görüntüler ve seslere sebep olduğudur.
John of the Cross yıllar boyunca Tanrının varlığını gerçekten hissedemeyen bir rahibe olup daha sonra vizyonlar görmeye başlamıştır. Buna sebep de temporal lob epilepsisidir. Rahibe ameliyat olup olmama konusunda kendisi ile mücadele etmektedir, çünkü bu ameliyat onu büyük ihtimalle tedavi edecek fakat vizyonunu da sona erdirecektir. Dostoyevski, Saint Paul, Avila’lı Saint Teresa , Proust ve diğerlerinde de, ruhsal konularla ilgilenmek şeklinde bir takıntı (obsesyon) yaratan temporal lob epilepsisi olduğu düşünülür. Buna sebeb oldukça yaygın bir şekilde yaşanan ‘’tanrının sesinin duyulması’’ olayınında temporal lobun elektriksel aktivitesi olduğu fikridir. Bu insanın içinden gelen sözleri yanlış yorumlayıp kendinin dışındaki bir şeye atfettiğinde ortaya çıkar (iç konuşma: kafanın içindeki küçük sestir ki insan bunu kendinin yarattığını bilir) Bu tecrübeler süresinde beynin Broca Alanı (Konuşma üretiminden sorumlu alan) açılır. Bir çoğumuz buna, kendi iç sesimizin konuşması diyebiliriz. Devamlı davul çalma, dans etme, büyü yaparken kullanılan sözlerin devamlı tekrarı, bunların hepsi de dikkati tek ve yoğun bir duyusal uyarıcı üzerinde yoğunlaştırır aynı zamanda son derece güçlü duygusal tepkiler yaratırlar. Bu karışım beynin uyarılma sistemini (aynen yoğun korku durumlarında olduğu gibi) en güçlü bir şekilde harekete geçirir. Böylece, beynin dengeyi sağlamakla görevli olan yapısı hippocampus frene basar. Hippocampus nöronlar arasındaki sinyal akışını engeller, bu da tıpkı bir trafik polisini trafiğin yoğun olduğu yollara girmesini engellemesine benzer. Sonuçta beynin bazı bölgeleri –buna meditasyon ve dua sırasında sessizleşenlerde dahil- nöronlardan gelen verilerden yoksun kalırlar.
Gördüğümüz, duyduğumuz ve hissettiğimiz herşey beyin tarafından oluşturulup, yaratılır. Tehditleri ve kaydedilmiş korkuları yöneten amygdala’daki aktivitenin baskı altına alınması kontrolu sağlar. Eğer gerçek dediğimize ulaşmak istiyorsak objektif olabilmek için uzaydaki/ boşluktaki orientasyonumuz (yönlendirilmemiz) ve dünya ile kendimiz arasındaki ince keskin ayırımı oluşturan parietal lob akımları da sessiz kalmalıdır. Kendi benliğimizi farketmemizi sağlayan ve zamanı tespit eden frontal ve temporal lob akımları engellenmeli, devre dışı kalmalıdır.
Dikkatin odağı prefrontal korteks olarak düşünülmektedir. Yönlenme-ilişkilendirme bölgesi olarak isim verilen Parietal lobda zaman ve mekana ait bilgiler ve vücudun uzayda/ boşlukta yön tayini ile bilgiler işlem görmektedir. Burası aynı zamanda vücudun nerede bitip geri kalan dünyanın nerede başladığını saptar. Özellikle Sol Orientasyon Bölgesi fiziksel vücudun limitsizliği ile ilgili bir duyu yaratır. Sağ orientasyon alanı ise içinde vücudun var olduğu fiziksel mekan duyusunu yaratır. Orientasyon (yönlendirme) alanı görevini yapmak için duyusal verilere ihtiyaç duyar. Eğer siz bu bölgedeki duyusal inputları (duyusal veri girdilerini) bloke ederseniz, meditasyon konsantrasyonu sırasında yaptığınız gibi beynin kendi ve kendi olmayanlar arasındaki ayırımı oluşturmasını engellersiniz. Şayet duyulardan sol orientasyon bölgesine hiçbir bilgi gelmezse, beynin kendisi ve dünya arasında koyduğu sınırlamalar engellenir . Bu durumda beynin sanki kendisini sonsuz ve en mahrem bir şekilde herkes ve herşey ile sanki kumaş dokumasında olduğu gibi birleşmiş görmekten başka seçeneği kalmamıştır. Şayet duyusal verilerden yoksun kalan sağ oryantasyon bölgesi ise bu defa beyin mecburen sonsuz bir mekan olduğu hissine kapılacaktır. Doğal olarak herhangi bir dinsel tecrübenin beyin aktivitesine yansıması çok şaşırtıcı olmaz. Yıldırım gürültüsünden, küçük köpeği görmeye kadar, yaşadığımız, tecrübe ettiğimiz herşey beyinde iz bırakır.
Ancak, tecrübenin sinir hücreleri ile ilişkisi olduğu için sadece beyinde tecrübe oluştuğu söylenemez veya tecrübe sadece beyin tarafından yaratılan hayali, gerçek olmayan bir aktivite olarak tanımlanamaz. Bir elmalı pay aldığımızda ne oluyor; beynin koku bölgesi tarçın ve meyvenin aromasını tanır, kayda geçer. Somatosensoryal korteks dil ve dudaklarda hissedilen o kıtır kıtır parça ile ilgili işlemlere geçer ve tükürük salgısı başlatır. Vizüel korteks; görünüşü kayıt eder ve tanır. Ayrıca geçmişte ki elmalı payların hatırlanması (büyükannenin mutfağında, köşedeki fırından vs) asosiasyon (bağlantı kurma/ilişkilendirme) korteksini aktivite eder. Fakat bu payın gerçekliğini engelleyemez. Beynin dini bir tecrübe sırasında ne yaptığını görmek bize bizzat din hakkında bir şey anlatmaz (özellikle tanrının varmı yokmu olduğu hakkında).
Bir objenin dini bir hayranlık duygusu uyandırması, beyindeki visual-association bölgesi/ görüntü-ilişkilendirme bölgesine bağlıdır. Bu bölge gözün gördüklerini yorumlar, bu da imajlarla ilgili olarak daha önceden beynin öğrendiği duygu ve anılar arasında bağlantı kurar.