Archive for the ‘Müzik’ Category

Anahtar – Duygular – işaretler (müzik)

Makam-Tedavi

Zekeriya er-Razî , Farabî ve İbn-i Sina hem hekim hem de müzikolog kimlikleriyle müziğin tedavi edici etkisini incelemişlerdir.
O zamandan başlayan “müzikle tedavi” geleneği, Selçuklu ve Osmanlı şifahanelerinde devam etmiştir. Müziğin insan bedenine ve ruhuna olan etkilerini inceleyen Ebu Nasr Farabî’nin en büyük özelliklerinden biri “kanun” sazını icat etmiş olmasıdır.
İbni Sina da musikinin insan bedenine etkisini incelemiştir. Tedavinin etkili olması, hastanın aklî ve ruhî dengesini artırmak için çevresinin sevimli hale getirilmesi gerektiğini keşfetmiş, bunun için de musiki dinletmenin en etkili yollardan biri olacağını savunmuştur. Araştırmalarında kaynak olarak sık sık Farabî’ye başvuran İbn-i Sina, müzik notalarının insanın ruh hallerindeki iniş çıkışları temsil ettiğini tespit etmiştir.
Ona göre müziği bize hoş gösteren, işitme gücümüz değil; o bestenin bizde oluşturduğu kişisel, duygusal etkilerdi.
Razî, Farabî, İbn-i Sina gibi Türk bilginlerinin ilk adımını attığı, psikolojik sebeplerle başlayan bedensel hastalıklarda (psikosomatik hastalıklar) ilâç, meşguliyet ve müzikle tedavi yöntemi, Selçuklu ve Osmanlı bilginleri tarafından geliştirilmiş ve 18. yüzyıla kadar başarıyla uygulanmıştır.
Müzikle tedavi, “müziğin içinde bulunduğu tedavi” anlamına gelmektedir. Müzik, tek başına hiçbir fiziksel hastalık etkenini ortadan kaldıramaz, ancak her türlü hastalığın tedavisinde kullanılabilir.
Musikî biliminde, musiki icâdında, tıpta, astronomide ve fizik biliminde engin bir birikime sahip olan Farabî, bu bilimlerin birbirleriyle ilişkisini, özellikle musikinin diğer bilimlerle ilişkisini araştırmıştır.
Kesin bir bilgi olmasa da, Farabî’nin makamların etkileri:
♪ Rast makamı: İnsana sefa yani neşe ve huzur duygusu verir. Güneş iki mızrak boyu yükselince etkilidir.
♪ Rehavî makamı: İnsana bekâ yani sonsuzluk düşüncesi verir. “Yalancı sabah” denilen, bugünün anlayışıyla imsak vakitlerinde etkilidir.
♪ Kuçek makamı: Hüzün, elem, keder duygusu verir.
♪ Büzürk makamı: İnsanda korku hissi uyandırır. Yatsıdan sonra etkilidir.
♪ Isfahan makamı: Hareket kabiliyeti ve güven hissi verir. Gün batarken etkilidir
♪ Neva makamı: Lezzet ve ferahlık duygusu verir. Akşam vakti etkilidir.
♪ Uşşak makamı: Gülme duygusu uyandırır.
♪ Zirgüle makamı: Uyku hali verir. Sabah ve öğle arasıetkilidir.
♪ Sabâ makamı: Şecaat yani cesaret ve kuvvet verir.
♪ Hüseynî makamı: Barış, sakinlik ve rahatlık hissi verir. Sabahleyin etkilidir.
♪ Hicaz makamı: Tevazu, yani alçakgönüllülük verir. İkindi vaktinde etkilidir.
♪ Buselik makamı: Kuşluk vaktinde, yani güneşin doğmasından 45 dakika sonraki zamanda etkilidir.
♪ Irak makamı: Akşamüstü etkilidir.
♪ Zirefkent makamı: Uyku zamanı etkilidir.Bugün dahi, camilerde ezan okunurken o vakte uygun makamı tercih etme geleneği devam etmektedir.
♪ Sabah vakitlerinde Sabâ, Hüseynî,
♪ Öğle vakitlerinde Uşşak,
♪ İkindi vakitlerinde Hicaz,
♪ Akşam vakitlerinde Irak ve Segâh,
♪ Yatsı vakitlerinde ise Rast ve benzeri makamlarla ezan okunmaktadır.

Enerji Bedenin Müzikle Aktive Edilmesi:
İnsanın görünen maddi bedeninin dışında görünmeyen dört sübtil bedeni vardır. Bunlardan biri de enerji bedenidir. Bu bedene bağlı yedi ana enerji merkezi (çakra) vardır.
Yedi ana çakranın, yaşam enerjisiyle aktive edilmesinin en etkili yöntemlerinden biri de müziktir.
Her varlık etrafına ses titreşimi yaymaktadır. Her varlığın kendine has frekansı vardır ve bir notaya karşılık gelir. Yedi nota enerji bedendeki yedi ana çakraya karşılık gelir:
Kök çakrası: Do Cahargâh makamı (Canlılık ve enerji, hareket)
Alt karın çakrası: Re Dilkeş makamı (Farkındalık ve enerji dengelemesi)
Mide çakrası: Mi Orta segâh makamı (Sakinlik ve huzur)
Kalp çakrası: Fa Orta mahûr makamı (Ferahlık, neşe, sevgi duygusu)
Boğaz çakrası: Sol Nihâvend makamı (Rahatlık ve emin olma duygusu)
Alın çakrası: Lâ Bayat-ı İsfâhan makamı (Sonsuzluk, özgürlük duygusu)
Tepe çakrası: Si şeklindedir Hariç segâh makamı (İlâhi huzur, saygı, hüzün)
Bu notalar (Batı müziği anlamında) tüm dünyada bilinen ve kullanılan seslerdir.
Sesler kullanılarak doğru ahenk ve armoniyle (polifonik) bestelenmiş eserlerin etkisi ise insan üzerinde daha global şekilde etki yaratmaktadır.
Türk müziğine gelindiğinde bu sistem daha farklı etki etmektedir. Türk müziği tek sesli (monofonik) modal müziktir. Ana yapısını makamların perdeleri oluşturur. Bu yapısı itibariyle nota isimleri (Batıyla) hem aynıdır hem değildir. Bu bakımdan icrâ edildiğinde çıkan sesler çok farklılıklar gösterir.
Çünkü Batı müziği ses sisteminde ses aralıkları 12 eşit aralığa bölündüğü halde, Türk müziğinde eşit olmayan 24 aralığa bölünmektedir. Bu da makamların en önemli özelliğini oluşturmaktadır.
Bu makamlardaki perdelerin doğru etkiyi yapabilmesi, icrâ eden kişinin ustalığıyla da alâkalıdır.

frekans (nota) desenleri

musical notes color correspondences in the visible spectrum of light

renk frekans nota ilişkisi

renknotas-yatayrenk frekans nota ilişkisi

müzisyenin ömrü?

müzisyenin ömrü? ???????????????????????????????

KLASİK MÜZİK ve İNSAN

Her şeyin bir titreşime sahip olduğu yaşamda -bu titreşimler- aynı zamanda normal şartlarda belli bir akorda da sahiptir. Araştırmacı bir insanın gerektiğinde ulaşabileceği bu değerler, bir ağaçtan kendi karaciğerimize oradan renklere, seslere, lezzetlere, yaşamın tüm alanlarına aittir. Burada değinilen konu hücresel düzeyden başlayarak yukarı doğru baktığımızda, varolan tüm yapımızın ayrı ayrı ve beraber bir akorda sahip olmasıdır. Ufak bir bozukluk (detone-surtone) sağlıksızlığın başlangıcı olabilir. Fakat herşeye rağmen değişen akordumuzu  başka akortlu yapılara bakarak da düzeltebiliriz. İşte bunlardan biri de bilinçli müzik dinlemek yani sağlıksız düşüncelerin tesbiti ve bunların akortlanabileceği müzik eserlerini dinlemek olabilir. Vücudumuzu yedi bölgeye ayırarak bu çalışmayı yapabiliriz. Bu bölgeler fazla uyarılmış, uyarılmamış ve çalışmıyor durumunda bulunurlar. (surtone, detone) Genelde farklı müziklerin, enstrumanların bedenin farklı bölümleri üzerinde farklı etkileri vardır.

Zihinsel  beden  yaylı çalgılardan, duygusal beden yaylı çalgı ve çanlardan, fiziksel beden zil ve perküsyon dan,  tinsel beden arp,org ve rüzgar çanlarından  etkilenir.

Kişinin farklı bedenleri olduğuna inanması, kabul etmesi gerekli değildir. Bedenleri yapı olarak ta düşünebiliriz. Zihinsel yapı yada duygusal yapı olarak da nitelendirebiliriz.

1.Bacakların birleştiği bölge

A. Fazla uyarılmış : genelde  fazla uyarılmış haldedir.Tutkulu, baskıcı,  değişken, duygusal, saldırgan, sahiplenici, enerjik, eğlenceye ve sekse düşkün tavırlar. Dengeye gelmek için dinlenebilinecek eserler:

Air on the G string -Bach

Canon  in D -Johann Pachelbel

Four season  -Vivaldi

Flüt ve arp için konçerto -Mozart

Holberg suite-Edward Grieg

B .Uyarılmamış : hastalıklı, tedirgin, tembel tavırlar.

Pomp and circumstance  marşı no 1-Sir Edward Elgar

Umut ve zafer toprakları -Sir Edward Elgar

Aida -Guiseppe Verdi

Zafer yürüyüşü -Guiseppe Verdi

Askeri marş  -Çaykovski

Atina harabeleri  -Beethoven

Radetsky marşı  -Johann Strauss (baba)

The stars and stripes forever -John Philip Sousa

2.Göbek altı bölgesi.

A.Fazla uyarılmış : kızgınlık, huzursuzluk, kötü eleştri, tam sorumsuzluk, yüzeysellik.

İki piano için konçerto -Bach

Rosamundenin prelüdü -Schubert

Arp konçertosu  -Handel

Telli sazlar konçertosu -John dowland

B.Yetersiz uyarılmış : utangaçlık, korkaklık, kararsızlık, zannederek yaşama,öz güven eksikliği

Egmont açılışı -Beethoven

Lohegrin prelüdü (sahne 3) -Wagner

1 no’lu piano konçertosu – Brahms

3 no’lu senfoni (org) -Camille Saint-Saens

5. senfoni (son bölüm) -Çaykovski

3.Karın bölgesi.

A. Fazla uyarılmış : enerji dağılması , yüzeysel yaşama, hayal dünyasında dolaşma , konsantrasyon bozukluğu tavırları oluşur.

Apalanş baharı -Aaron Copland

Obua konçertosu -Vivaldi

Gece yıldızı (Tannhausser) -Wagner

Ayışığı -Debussy

B.Yeterince uyarılmamış : kibir, dedikoduculuk , sürekli eleştiri  benmerkezcilik, bencillik, yüzeysel bir hayat.

Su müziği  -Handel

Keman konçertosu  -Brams

Üç keman ve orkestra için konçerto  -Teleman

İyi huylu clavier -Bach

Brandenburg  konçertosu  -Bach

4.Göğüs bölgesi (kalp)

A..Fazla uyarılma : inatçılık, katılık

Bir sergiden resimler  -Modest mussorgsky

Romeo ve jülyet in açılışı -Çaykovski

Roma çamları -Ottorino respigni

Gynt süit  -Edward grieg peer

Finlandiya -Sibelius

6. senfoni -Beethoven

B. Yetersiz uyarılmış yenilikten kaçma, muhafazakarlık, başkalarına özenme, zalimlik

2 nolu piano konçertosu -Rachmaninoff

Varşova konçertosu  -Addinsell

Toccato ve füg  -Bach

Piano konçertosu -Grieg

5.Boğaz bölgesi

A..Fazla uyarılmış meraklılık, herşeyi bilmek isteme, genişlemeci, büyümeci, sabırsız, sorumsuz, kendine müsamahalı, denge kurmakta zorlanan, hoş olmayan zevk ve uyarılar peşinde koşan.

Güzellikler-Cesar frank

Grande  polonnaise -Chopin

Keman konçertosu  -Max bruch

Piano konçertosu  -Edward grieg

Çello konçertosu -Antonin dvorak

B.Yetersiz uyarılmış marazlı, lakayt, tembel, sadece kendine anlayışlı, töleranslı

Piano konçertosu no 5 -Beethoven

Yaşam sevinci senfonisi -Hill

Piano konçertosu no 3-Haydn

Org, timpani, yaylı çalgılar için konçerto  -Poulenc

Paris angelicus  -Cesar frank

Marşlar  -Sousa

Die fledermaus ouverture -Straus

6.Alın bölgesi.

A.Fazla uyarılmış: her işe burnunu sokma, uyum yerine karmaşa yaratma ve kimseye yardım edememe

Rosamunde’a prelud – Schubert

İki piano için konçerto – Bach

6 no’lu senfoni – Beethoven

Flut ve arp için konçerto- Mozart

Sol majör yaylı sazlar konçertosu – Bach

Arp konçertosu – Handel

B.Yetersiz uyarılmış kendini yaşamdan soyutlama, sorumluluktan kaçma, başa çıkamama, hiçbirşeyi onaylamama, yüzeysellik

Trumpet voluntary – Clarke

Lincoln’ün portresi – Copland

Finlandiya – Sibelius

Papa marcellus mass 3 no’lu senfoni (org) – Palestrina

Aranjuez – Rodrigo

7.Tepe bölgesi

A.Fazla  uyarılmış olması pek olağan değildir. Kişi kendi yarattığı hayal dünyasını gerçek kabul edip ona bağlanır.

2 no’ lu senfoni – Mahler

St matthew passion – Bach

Floride suiti – Delius

Re minör senfoni – Cesar frank

1 no’ lu piano konçerto – Chopin

Ode ‘ den st cecilia’ ya – Handel

İspanyol rapsodisi – Ravel

B.Yetersiz uyarılmış içe dönük , kibirli, küstah, ukala

Keltik sonatı – Edward mc dowell

Do majör senfoni  – George bizet

5. senfoni – Beethoven

Lobos gitar  konçertosu – Heitor villa

Herşeyden önce objektif bir tanıya ihtiyacımız vardır. Çünkü ne yaptığımızı, nasıl olduğumuzu tarafsızca tespit etmemiz kendimize olan inancımız ve korkularımız dolayısıyla çok da kolay değildir. Mesela bir insanın kendini ukala, kibirli olarak  görmesi yine bir kibir olabilir. Her ne olursa olsun örnek verilen parçalar içerdikleri titreşimler açısından yedi bölgenin uyarıları ile eşleşmektedir. Yinede hatırlanması gereken günümüzde bizlerin robotik bir yaşamda oldukça materyalist bir bakışa sahip olduğumuzdur. Görmediğime inanmam bakışı insan yapısı için uygun değildir çünkü bir türlü hislerimizi, düşüncelerimizi göremeyiz. Müziği de göremeyiz ve müziğin bizi nereye götürdüğünü de. Sadece göremediklerimizin sonucu olan eylemleri görebiliriz. Ancak insan düşüncelerini rahat bırakırsa herşeyi hissedebilir.

ses-renk-frekans rezonansları

HERTZ NOTA RENK DÜŞÜNCE YÖNÜ
27.5hz la
taba kibir
31hz si
kahverengi hırs, materyalizm, sıkı çalışma, sağlam olma
33hz do
sütlükahve sefillik, bencillik
37hz re
yeşil hırs, materyalizm, sıkı çalışma, sağlam olma
41hz mi
mavi bilgelik göstermek (dışa doğru)
44hz fa
lacivert bilgelik (içe doğru)
49hz sol
mor sezgi,tinsellik
55hz la kırmızı bencillik, kibir
62hz si kiremit cinsellik, tutkular
65hz do koyu sarı dar fikirlilik, fikri sabitlik
73hz re yeşil kıskançlık
82hz mi mavi kısıtlanma, engellenme
87hz fa lacivert bilgelik (içe doğru)
98hz sol pembe bağımlılık
110hz la kırmızı duyarlılık, şehvet
123.5hz si turuncu duygusal kontrolsuzluk
130.5hz do sarı tembellik
147hz re yeşil insancıllık, iyi yürek
165hz mi mavi hayal gücü, algılama artışı
174.5hz fa lacivert bilgelik (içe doğru)
195.5hz sol pembe şefkat, kendini birşeye adama
220hz la kırmızı hırs, cesaret, kontrol dışılık
248hz si turuncu düzenlilik, beceriklilik, akan enerji
261.5hz do sarı iletişim, sosyallik, yaşamak
293hz re yeşil sempati, bağışlama, anlayış, sevgi artışı
330hz mi mavi kendini adama, idealizm
349hz fa lacivert bilgelik (içe doğru)
392hz sol pembe sevgi, aşk, sevecenlik
440hz la kırmızı arkadaşlık, maddi hayat
495hz si turuncu tembellik, pratik olamama, fazla güç
521.5hz do sarı sosyallik, iletişim, incelik
586hz re yeşil uyum, uyumlanma, akortlanma
658hz mi mavi bilgelik (içe doğru)
698hz fa lacivert idealizm
784hz sol eflatun güven, ihtişam
880hz la turuncu güçlü duygular, o anki duyguguların güçlenmesi
988hz si altın rengi teslimiyet, yetinme, iyilik
1048hz do sarı açık düşünme, samimiyet, dürüstlük
1175hz re fıstık yeşili sağlık, canlılık, yaşam belirtileri
1320hz mi leylak insancıllık, sevgi üretimi
1400hz fa mor ruhsal aydınlanma, ilham
1570hz sol pembe şefkat, adama, duygusal arayışlar
1760hz la gül kurusu saflık, sevgi, kontrolsuz duygular
1980hz si krem insancıllıkla birlikte idealizm
2100hz do sarı akıl, entellektüellik
2350hz re uçuk yeşil depresyon, hayal kırıklığı
2650hz mi beyaz mükemmelliyetçilik
2800hz fa parlak mor inanç, sezgi, zihin uyanıklığı
3150hz sol leylak insancıllık, sevgi üretimi
3520hz la açık kırmızı asap bozukluğu,gerginlik
3950hz si krem idealizm, zannetme, inanışlar
4186hz do sarı tinsel esin, üretime dönüş

SES varmı?

Enerji formlarından  ses, onu kolayca toplayacak ideal bir yapı olan kulağın içine girip, karmaşık bir yoldan geçerek kulak zarına çarpar ve beyin korteksinde kimyasal olarak depolanmış ses etiketlerine ulaşmak için biyo-elektrik  sinyallere dönüşür. Bu süreç tamamen biyokimyasaldır. Oysa  duyduğumuz, bize göre sestir. Bu oluşum kafamın içinde nerede oluşmaktadır? Yani sürecin içinde  her ne oluyorsa olsun insan için sonuçta kafasının içinde duyduğunu sandığı bir ses vardır. Belki de buna his demeliyiz. Aynı soruyu görüntü ve koku için de sorabiliriz. Bilgisayarla yaptığımız onca işlem,sayısal bir dile dayanırken beynin dili nedir?

İnsan yaşamı iç dünyasında hazırlayıp dışa yansıtırken, tüm bunlar muhteşem bir hızda gerçekleşir. Bir keman sesi duyduğumuzda  eğer daha önce işitme odacığımızda keman tınısı kayıtlı ise -hafızanın da yardımı ile ve son derece kısa bir sürede- onu tanırız ve daha önce keman tınısı hangi duygusal ortamla beraber hafızaya kayıtlandıysa o yapıya bürünürüz. Aslında yaşam hiçbir zaman tekdüze olmadı. Bir kurşun kalem gördüğümüzde dahi onun hakkında ve kurşun kalemlerle yaşadığımız süreçlerin kayıtlarından yola çıkarak duygulanır (pozitif-negatif) hikayelerimizi hatırlar, yeni hikayeler yazarız. Eğer yaşama daha materyalist bir açıdan yanaşmışsak o zaman da kalemi gördüğümüzde hemen tepki veririz. İnsanların kitaplardan kaçmaları, matematik dersinin sevilmemesi, ani duygusal değişimler vs…

Hafıza herhangi bir şeyi tek başına değil, bulunduğu ortamla birlikte kaydeder . Bir müzik parçası sadece müzik olarak değil onu dinlerken içinde bulunduğumuz bütünsel ortamla beraber hafızaya kaydolur. Bizler şuan baskısından dolayı hep geçmişe bakarak rahatladığımızdan geçmişe ait bir müzik duyduğumuzda bir rahatlama yaşarız. (nostalji )

Şimdi daha ilginç bir soru sorabiliriz; Hidrojen, azot, karbon, oksijen vb. gibi elementlerin durağan atomlarının hangisi kafamın içinde ses, görüntü, koku, his, tat üretecek kadar akıllı hale gelebilir. Üstelik sesler, düşünceler, çeşitli kokular, görüntüler hafızada saklanır ama içeriğinin kimyası ve hangi zihnin bunu kodladığı ortada yoktur. Eğer tüm duyularımızın algıladığı olaylar gerçekse, herhangi bir insanın hafızasını bulup ortadan yardığımızda, içinden görüntüler-sesler-kokular-hisler dışarı fışkırmalımıdır. Kauçuk bir topu duvara fırlattığımızda oluşan ses dalgalarına karşı kulağımızda oluşan benzer nöral sinyallerin ses olarak tercüme edilmesi beynin ne kadar usta olduğunu gösterdiği kadar kendi dışında mucize arayan insana bir kulak küpesi olabilir.
Bu arada değinmeden geçilmeyecek bir konuda sinir hatlarının bazen yanlış merkezlere sinyal göndermesi ile oluşan seslerin görülmesi, görüntülerin duyulması durumudur. Mesela bir yumruk yeme ile oluşan yıldızlar, yumruğun retinadaki sinir uçlarını harekete geçirerek, beynin sinyalleri acı olarak yorumlayan bölümü yerine görüntü merkezine gitmesinden dolayı oluşur.

Şimdi bir de nasıl işittiğimize bakalım. Titreşen hava moleküllerinden oluşan ses dalgaları timpanik zarı (kulak zarı)  etkiler, titreşimleri tüylerle kaplı olan sıvı dolu kanallara gönderen ve üç küçük kemikten oluşan bir yapıyı harekete geçirir. Kanaldaki tüyler nakledilen ses dalgasındaki basınç farklılıklarına tepki gösterirler. Bu hareketlilik talamusa doğru yola çıkan elektromanyetik sinyalleri  harekete  geçirir. Buradaki en ilginç durum kanallardaki 20000 tüyün tepki verme hızıdır.Orta kanal saniyede 256 (do) devirle, üst kanal saniyede 512 (do) devirle bunun üstündeki kanal 1024 (do) devirle titreşir. Bunlar çok yüksek tepki hızlarıdır. Kulak bu şekilde  seslerin ayrımlarını yapar. Müzikle uğraşan kişi, konsantrasyonu duyum üzerine yoğunlaştığı için bu farklı hızları daha hassas, ayrıntılı biçimde kullanır.

Duygularımızın yoğunlaştığı bir anı düşünelim. Düşüneceğimiz an yada şuan içinde duygulansak bile, tüm bu havayı oluşturan etkiler geçmişte kayıtlanmıştır. Geçmiş zaman içindekiler harekete geçer. Şuan  duygulanmak geçmişin kayıtlarını hatırlamak, hareketlendirmektir.

Müzik yada ses duyduğumuzda, geçmişte hafızamıza kaydettiğimiz bilgileri tararız. duyduğumuzun geçmişteki benzerlerini arar, onları hareketlendiririz. Duyduğumuzun içindeki herhangi bir unsur (bir enstruman sesi, sözler, bir ritm, bir sessizlik anı vs..)  geçmiş kayıtlardaki herhangi bir unsurla benzeşirse duyduğumuza yakınlaşır, onu beğenmeye başlarız. İnsan duyduğu ses yada ses yığınlarının tamamına bakmaz, onu ayrıştırır.

Dinleme lineer (doğrusal) dir. Bir ses kaynağını dinlerken diğer sesleri sadece duyarız. Yaşadığımız çevrede sessizlik dediğimiz ortam bile aslında seslidir. İnsan birçok sesin içinde hangisine odaklanırsa onu dinler, diğerlerini duyar hatta duyma sınırlarının dışındakilerini de hisseder.

Dünya yaşamında duyduğumuz tüm sesler bileşik seslerdir. (diapozon ve osilatörden üretilen ses hariç)  İnsan kulağı  herhangi bir sesin ortalama altı-yedi bileşkesinin oluşturduğu tek tınıyı duyar ve buna göre davranır. Burada davranır demek pek de yanlış olmaz  çünkü ses yada akustik, müzik fiziği gibi konuları  sadece kulakla ilişkilendirmek bütünselliği bozar.  Beynin içindekilerle dışındakiler arasında fark vardır. Ses diye etiketlediğimiz form ne kadar duyduğumuzu iddia etsek de kulağa geldiği andan itibaren sessiz bir sinyale dönüşür demek  yaşam bütünselliği adına bize yol verir.

Ses ya da benzer başka bir konuda daha bilimsel sonuçlar bulsak, yazılar okusak, daha ileri bilgilere sahip olsak dahi tüm süreç kişisel olduğundan ilerleme düşlendiği kadar olmaz. Yani standart insana duyumla ilgili ne anlatırsak anlatalım o yine kendi bildiğini duyar. İşte en önemlisi de budur. Ses kelimesi bir şey anlatan etiket ve aslında algılamak için karşılığını beynin ürettiği bir eylemdir ve bunu kavrayarak hayatla ilgili önemli aşamalar kaydedebilecek iken insan hala sabit bir fikirlilikle duyduğunu gerçek sanır, ona kapılır.

İnsanın sesle ilişkisi, müzik dinlemek, etraftaki  sesleri duymak kadar basit değildir.