
Archive for the ‘Müzik’ Category
31 Oca
Makam-Tedavi
Zekeriya er-Razî , Farabî ve İbn-i Sina hem hekim hem de müzikolog kimlikleriyle müziğin tedavi edici etkisini incelemişlerdir.
O zamandan başlayan “müzikle tedavi” geleneği, Selçuklu ve Osmanlı şifahanelerinde devam etmiştir. Müziğin insan bedenine ve ruhuna olan etkilerini inceleyen Ebu Nasr Farabî’nin en büyük özelliklerinden biri “kanun” sazını icat etmiş olmasıdır.
İbni Sina da musikinin insan bedenine etkisini incelemiştir. Tedavinin etkili olması, hastanın aklî ve ruhî dengesini artırmak için çevresinin sevimli hale getirilmesi gerektiğini keşfetmiş, bunun için de musiki dinletmenin en etkili yollardan biri olacağını savunmuştur. Araştırmalarında kaynak olarak sık sık Farabî’ye başvuran İbn-i Sina, müzik notalarının insanın ruh hallerindeki iniş çıkışları temsil ettiğini tespit etmiştir.
Ona göre müziği bize hoş gösteren, işitme gücümüz değil; o bestenin bizde oluşturduğu kişisel, duygusal etkilerdi.
Razî, Farabî, İbn-i Sina gibi Türk bilginlerinin ilk adımını attığı, psikolojik sebeplerle başlayan bedensel hastalıklarda (psikosomatik hastalıklar) ilâç, meşguliyet ve müzikle tedavi yöntemi, Selçuklu ve Osmanlı bilginleri tarafından geliştirilmiş ve 18. yüzyıla kadar başarıyla uygulanmıştır.
Müzikle tedavi, “müziğin içinde bulunduğu tedavi” anlamına gelmektedir. Müzik, tek başına hiçbir fiziksel hastalık etkenini ortadan kaldıramaz, ancak her türlü hastalığın tedavisinde kullanılabilir.
Musikî biliminde, musiki icâdında, tıpta, astronomide ve fizik biliminde engin bir birikime sahip olan Farabî, bu bilimlerin birbirleriyle ilişkisini, özellikle musikinin diğer bilimlerle ilişkisini araştırmıştır.
Kesin bir bilgi olmasa da, Farabî’nin makamların etkileri:
♪ Rast makamı: İnsana sefa yani neşe ve huzur duygusu verir. Güneş iki mızrak boyu yükselince etkilidir.
♪ Rehavî makamı: İnsana bekâ yani sonsuzluk düşüncesi verir. “Yalancı sabah” denilen, bugünün anlayışıyla imsak vakitlerinde etkilidir.
♪ Kuçek makamı: Hüzün, elem, keder duygusu verir.
♪ Büzürk makamı: İnsanda korku hissi uyandırır. Yatsıdan sonra etkilidir.
♪ Isfahan makamı: Hareket kabiliyeti ve güven hissi verir. Gün batarken etkilidir
♪ Neva makamı: Lezzet ve ferahlık duygusu verir. Akşam vakti etkilidir.
♪ Uşşak makamı: Gülme duygusu uyandırır.
♪ Zirgüle makamı: Uyku hali verir. Sabah ve öğle arasıetkilidir.
♪ Sabâ makamı: Şecaat yani cesaret ve kuvvet verir.
♪ Hüseynî makamı: Barış, sakinlik ve rahatlık hissi verir. Sabahleyin etkilidir.
♪ Hicaz makamı: Tevazu, yani alçakgönüllülük verir. İkindi vaktinde etkilidir.
♪ Buselik makamı: Kuşluk vaktinde, yani güneşin doğmasından 45 dakika sonraki zamanda etkilidir.
♪ Irak makamı: Akşamüstü etkilidir.
♪ Zirefkent makamı: Uyku zamanı etkilidir.Bugün dahi, camilerde ezan okunurken o vakte uygun makamı tercih etme geleneği devam etmektedir.
♪ Sabah vakitlerinde Sabâ, Hüseynî,
♪ Öğle vakitlerinde Uşşak,
♪ İkindi vakitlerinde Hicaz,
♪ Akşam vakitlerinde Irak ve Segâh,
♪ Yatsı vakitlerinde ise Rast ve benzeri makamlarla ezan okunmaktadır.
Enerji Bedenin Müzikle Aktive Edilmesi:
İnsanın görünen maddi bedeninin dışında görünmeyen dört sübtil bedeni vardır. Bunlardan biri de enerji bedenidir. Bu bedene bağlı yedi ana enerji merkezi (çakra) vardır.
Yedi ana çakranın, yaşam enerjisiyle aktive edilmesinin en etkili yöntemlerinden biri de müziktir.
Her varlık etrafına ses titreşimi yaymaktadır. Her varlığın kendine has frekansı vardır ve bir notaya karşılık gelir. Yedi nota enerji bedendeki yedi ana çakraya karşılık gelir:
Kök çakrası: Do Cahargâh makamı (Canlılık ve enerji, hareket)
Alt karın çakrası: Re Dilkeş makamı (Farkındalık ve enerji dengelemesi)
Mide çakrası: Mi Orta segâh makamı (Sakinlik ve huzur)
Kalp çakrası: Fa Orta mahûr makamı (Ferahlık, neşe, sevgi duygusu)
Boğaz çakrası: Sol Nihâvend makamı (Rahatlık ve emin olma duygusu)
Alın çakrası: Lâ Bayat-ı İsfâhan makamı (Sonsuzluk, özgürlük duygusu)
Tepe çakrası: Si şeklindedir Hariç segâh makamı (İlâhi huzur, saygı, hüzün)
Bu notalar (Batı müziği anlamında) tüm dünyada bilinen ve kullanılan seslerdir.
Sesler kullanılarak doğru ahenk ve armoniyle (polifonik) bestelenmiş eserlerin etkisi ise insan üzerinde daha global şekilde etki yaratmaktadır.
Türk müziğine gelindiğinde bu sistem daha farklı etki etmektedir. Türk müziği tek sesli (monofonik) modal müziktir. Ana yapısını makamların perdeleri oluşturur. Bu yapısı itibariyle nota isimleri (Batıyla) hem aynıdır hem değildir. Bu bakımdan icrâ edildiğinde çıkan sesler çok farklılıklar gösterir.
Çünkü Batı müziği ses sisteminde ses aralıkları 12 eşit aralığa bölündüğü halde, Türk müziğinde eşit olmayan 24 aralığa bölünmektedir. Bu da makamların en önemli özelliğini oluşturmaktadır.
Bu makamlardaki perdelerin doğru etkiyi yapabilmesi, icrâ eden kişinin ustalığıyla da alâkalıdır.
24 Mar
KLASİK MÜZİK ve İNSAN
Her şeyin bir titreşime sahip olduğu yaşamda -bu titreşimler- aynı zamanda normal şartlarda belli bir akorda da sahiptir. Araştırmacı bir insanın gerektiğinde ulaşabileceği bu değerler, bir ağaçtan kendi karaciğerimize oradan renklere, seslere, lezzetlere, yaşamın tüm alanlarına aittir. Burada değinilen konu hücresel düzeyden başlayarak yukarı doğru baktığımızda, varolan tüm yapımızın ayrı ayrı ve beraber bir akorda sahip olmasıdır. Ufak bir bozukluk (detone-surtone) sağlıksızlığın başlangıcı olabilir. Fakat herşeye rağmen değişen akordumuzu başka akortlu yapılara bakarak da düzeltebiliriz. İşte bunlardan biri de bilinçli müzik dinlemek yani sağlıksız düşüncelerin tesbiti ve bunların akortlanabileceği müzik eserlerini dinlemek olabilir. Vücudumuzu yedi bölgeye ayırarak bu çalışmayı yapabiliriz. Bu bölgeler fazla uyarılmış, uyarılmamış ve çalışmıyor durumunda bulunurlar. (surtone, detone) Genelde farklı müziklerin, enstrumanların bedenin farklı bölümleri üzerinde farklı etkileri vardır.
Zihinsel beden yaylı çalgılardan, duygusal beden yaylı çalgı ve çanlardan, fiziksel beden zil ve perküsyon dan, tinsel beden arp,org ve rüzgar çanlarından etkilenir.
Kişinin farklı bedenleri olduğuna inanması, kabul etmesi gerekli değildir. Bedenleri yapı olarak ta düşünebiliriz. Zihinsel yapı yada duygusal yapı olarak da nitelendirebiliriz.
1.Bacakların birleştiği bölge
A. Fazla uyarılmış : genelde fazla uyarılmış haldedir.Tutkulu, baskıcı, değişken, duygusal, saldırgan, sahiplenici, enerjik, eğlenceye ve sekse düşkün tavırlar. Dengeye gelmek için dinlenebilinecek eserler:
Flüt ve arp için konçerto -Mozart
B .Uyarılmamış : hastalıklı, tedirgin, tembel tavırlar.
Pomp and circumstance marşı no 1-Sir Edward Elgar
Umut ve zafer toprakları -Sir Edward Elgar
Zafer yürüyüşü -Guiseppe Verdi
Radetsky marşı -Johann Strauss (baba)
The stars and stripes forever -John Philip Sousa
2.Göbek altı bölgesi.
A.Fazla uyarılmış : kızgınlık, huzursuzluk, kötü eleştri, tam sorumsuzluk, yüzeysellik.
Rosamundenin prelüdü -Schubert
Telli sazlar konçertosu -John dowland
B.Yetersiz uyarılmış : utangaçlık, korkaklık, kararsızlık, zannederek yaşama,öz güven eksikliği
Lohegrin prelüdü (sahne 3) -Wagner
1 no’lu piano konçertosu – Brahms
3 no’lu senfoni (org) -Camille Saint-Saens
5. senfoni (son bölüm) -Çaykovski
3.Karın bölgesi.
A. Fazla uyarılmış : enerji dağılması , yüzeysel yaşama, hayal dünyasında dolaşma , konsantrasyon bozukluğu tavırları oluşur.
Gece yıldızı (Tannhausser) -Wagner
B.Yeterince uyarılmamış : kibir, dedikoduculuk , sürekli eleştiri benmerkezcilik, bencillik, yüzeysel bir hayat.
Üç keman ve orkestra için konçerto -Teleman
4.Göğüs bölgesi (kalp)
A..Fazla uyarılma : inatçılık, katılık
Bir sergiden resimler -Modest mussorgsky
Romeo ve jülyet in açılışı -Çaykovski
Roma çamları -Ottorino respigni
B. Yetersiz uyarılmış yenilikten kaçma, muhafazakarlık, başkalarına özenme, zalimlik
2 nolu piano konçertosu -Rachmaninoff
5.Boğaz bölgesi
A..Fazla uyarılmış meraklılık, herşeyi bilmek isteme, genişlemeci, büyümeci, sabırsız, sorumsuz, kendine müsamahalı, denge kurmakta zorlanan, hoş olmayan zevk ve uyarılar peşinde koşan.
Güzellikler-Cesar frank
Grande polonnaise -Chopin
Keman konçertosu -Max bruch
Piano konçertosu -Edward grieg
Çello konçertosu -Antonin dvorak
B.Yetersiz uyarılmış marazlı, lakayt, tembel, sadece kendine anlayışlı, töleranslı
Piano konçertosu no 5 -Beethoven
Yaşam sevinci senfonisi -Hill
Piano konçertosu no 3-Haydn
Org, timpani, yaylı çalgılar için konçerto -Poulenc
Paris angelicus -Cesar frank
Marşlar -Sousa
Die fledermaus ouverture -Straus
6.Alın bölgesi.
A.Fazla uyarılmış: her işe burnunu sokma, uyum yerine karmaşa yaratma ve kimseye yardım edememe
İki piano için konçerto – Bach
6 no’lu senfoni – Beethoven
Flut ve arp için konçerto- Mozart
Sol majör yaylı sazlar konçertosu – Bach
Arp konçertosu – Handel
B.Yetersiz uyarılmış kendini yaşamdan soyutlama, sorumluluktan kaçma, başa çıkamama, hiçbirşeyi onaylamama, yüzeysellik
Papa marcellus mass 3 no’lu senfoni (org) – Palestrina
Aranjuez – Rodrigo
7.Tepe bölgesi
A.Fazla uyarılmış olması pek olağan değildir. Kişi kendi yarattığı hayal dünyasını gerçek kabul edip ona bağlanır.
Floride suiti – Delius
Re minör senfoni – Cesar frank
1 no’ lu piano konçerto – Chopin
Ode ‘ den st cecilia’ ya – Handel
B.Yetersiz uyarılmış içe dönük , kibirli, küstah, ukala
Keltik sonatı – Edward mc dowell
Do majör senfoni – George bizet
Lobos gitar konçertosu – Heitor villa
Herşeyden önce objektif bir tanıya ihtiyacımız vardır. Çünkü ne yaptığımızı, nasıl olduğumuzu tarafsızca tespit etmemiz kendimize olan inancımız ve korkularımız dolayısıyla çok da kolay değildir. Mesela bir insanın kendini ukala, kibirli olarak görmesi yine bir kibir olabilir. Her ne olursa olsun örnek verilen parçalar içerdikleri titreşimler açısından yedi bölgenin uyarıları ile eşleşmektedir. Yinede hatırlanması gereken günümüzde bizlerin robotik bir yaşamda oldukça materyalist bir bakışa sahip olduğumuzdur. Görmediğime inanmam bakışı insan yapısı için uygun değildir çünkü bir türlü hislerimizi, düşüncelerimizi göremeyiz. Müziği de göremeyiz ve müziğin bizi nereye götürdüğünü de. Sadece göremediklerimizin sonucu olan eylemleri görebiliriz. Ancak insan düşüncelerini rahat bırakırsa herşeyi hissedebilir.
24 Mar
ses-renk-frekans rezonansları
HERTZ | NOTA | RENK | DÜŞÜNCE YÖNÜ |
27.5hz | la |
taba | kibir |
31hz | si |
kahverengi | hırs, materyalizm, sıkı çalışma, sağlam olma |
33hz | do |
sütlükahve | sefillik, bencillik |
37hz | re |
yeşil | hırs, materyalizm, sıkı çalışma, sağlam olma |
41hz | mi |
mavi | bilgelik göstermek (dışa doğru) |
44hz | fa |
lacivert | bilgelik (içe doğru) |
49hz | sol |
mor | sezgi,tinsellik |
55hz | la | kırmızı | bencillik, kibir |
62hz | si | kiremit | cinsellik, tutkular |
65hz | do | koyu sarı | dar fikirlilik, fikri sabitlik |
73hz | re | yeşil | kıskançlık |
82hz | mi | mavi | kısıtlanma, engellenme |
87hz | fa | lacivert | bilgelik (içe doğru) |
98hz | sol | pembe | bağımlılık |
110hz | la | kırmızı | duyarlılık, şehvet |
123.5hz | si | turuncu | duygusal kontrolsuzluk |
130.5hz | do | sarı | tembellik |
147hz | re | yeşil | insancıllık, iyi yürek |
165hz | mi | mavi | hayal gücü, algılama artışı |
174.5hz | fa | lacivert | bilgelik (içe doğru) |
195.5hz | sol | pembe | şefkat, kendini birşeye adama |
220hz | la | kırmızı | hırs, cesaret, kontrol dışılık |
248hz | si | turuncu | düzenlilik, beceriklilik, akan enerji |
261.5hz | do | sarı | iletişim, sosyallik, yaşamak |
293hz | re | yeşil | sempati, bağışlama, anlayış, sevgi artışı |
330hz | mi | mavi | kendini adama, idealizm |
349hz | fa | lacivert | bilgelik (içe doğru) |
392hz | sol | pembe | sevgi, aşk, sevecenlik |
440hz | la | kırmızı | arkadaşlık, maddi hayat |
495hz | si | turuncu | tembellik, pratik olamama, fazla güç |
521.5hz | do | sarı | sosyallik, iletişim, incelik |
586hz | re | yeşil | uyum, uyumlanma, akortlanma |
658hz | mi | mavi | bilgelik (içe doğru) |
698hz | fa | lacivert | idealizm |
784hz | sol | eflatun | güven, ihtişam |
880hz | la | turuncu | güçlü duygular, o anki duyguguların güçlenmesi |
988hz | si | altın rengi | teslimiyet, yetinme, iyilik |
1048hz | do | sarı | açık düşünme, samimiyet, dürüstlük |
1175hz | re | fıstık yeşili | sağlık, canlılık, yaşam belirtileri |
1320hz | mi | leylak | insancıllık, sevgi üretimi |
1400hz | fa | mor | ruhsal aydınlanma, ilham |
1570hz | sol | pembe | şefkat, adama, duygusal arayışlar |
1760hz | la | gül kurusu | saflık, sevgi, kontrolsuz duygular |
1980hz | si | krem | insancıllıkla birlikte idealizm |
2100hz | do | sarı | akıl, entellektüellik |
2350hz | re | uçuk yeşil | depresyon, hayal kırıklığı |
2650hz | mi | beyaz | mükemmelliyetçilik |
2800hz | fa | parlak mor | inanç, sezgi, zihin uyanıklığı |
3150hz | sol | leylak | insancıllık, sevgi üretimi |
3520hz | la | açık kırmızı | asap bozukluğu,gerginlik |
3950hz | si | krem | idealizm, zannetme, inanışlar |
4186hz | do | sarı | tinsel esin, üretime dönüş |
24 Mar
SES varmı?
Enerji formlarından ses, onu kolayca toplayacak ideal bir yapı olan kulağın içine girip, karmaşık bir yoldan geçerek kulak zarına çarpar ve beyin korteksinde kimyasal olarak depolanmış ses etiketlerine ulaşmak için biyo-elektrik sinyallere dönüşür. Bu süreç tamamen biyokimyasaldır. Oysa duyduğumuz, bize göre sestir. Bu oluşum kafamın içinde nerede oluşmaktadır? Yani sürecin içinde her ne oluyorsa olsun insan için sonuçta kafasının içinde duyduğunu sandığı bir ses vardır. Belki de buna his demeliyiz. Aynı soruyu görüntü ve koku için de sorabiliriz. Bilgisayarla yaptığımız onca işlem,sayısal bir dile dayanırken beynin dili nedir?
İnsan yaşamı iç dünyasında hazırlayıp dışa yansıtırken, tüm bunlar muhteşem bir hızda gerçekleşir. Bir keman sesi duyduğumuzda eğer daha önce işitme odacığımızda keman tınısı kayıtlı ise -hafızanın da yardımı ile ve son derece kısa bir sürede- onu tanırız ve daha önce keman tınısı hangi duygusal ortamla beraber hafızaya kayıtlandıysa o yapıya bürünürüz. Aslında yaşam hiçbir zaman tekdüze olmadı. Bir kurşun kalem gördüğümüzde dahi onun hakkında ve kurşun kalemlerle yaşadığımız süreçlerin kayıtlarından yola çıkarak duygulanır (pozitif-negatif) hikayelerimizi hatırlar, yeni hikayeler yazarız. Eğer yaşama daha materyalist bir açıdan yanaşmışsak o zaman da kalemi gördüğümüzde hemen tepki veririz. İnsanların kitaplardan kaçmaları, matematik dersinin sevilmemesi, ani duygusal değişimler vs…
Hafıza herhangi bir şeyi tek başına değil, bulunduğu ortamla birlikte kaydeder . Bir müzik parçası sadece müzik olarak değil onu dinlerken içinde bulunduğumuz bütünsel ortamla beraber hafızaya kaydolur. Bizler şuan baskısından dolayı hep geçmişe bakarak rahatladığımızdan geçmişe ait bir müzik duyduğumuzda bir rahatlama yaşarız. (nostalji )
Şimdi daha ilginç bir soru sorabiliriz; Hidrojen, azot, karbon, oksijen vb. gibi elementlerin durağan atomlarının hangisi kafamın içinde ses, görüntü, koku, his, tat üretecek kadar akıllı hale gelebilir. Üstelik sesler, düşünceler, çeşitli kokular, görüntüler hafızada saklanır ama içeriğinin kimyası ve hangi zihnin bunu kodladığı ortada yoktur. Eğer tüm duyularımızın algıladığı olaylar gerçekse, herhangi bir insanın hafızasını bulup ortadan yardığımızda, içinden görüntüler-sesler-kokular-hisler dışarı fışkırmalımıdır. Kauçuk bir topu duvara fırlattığımızda oluşan ses dalgalarına karşı kulağımızda oluşan benzer nöral sinyallerin ses olarak tercüme edilmesi beynin ne kadar usta olduğunu gösterdiği kadar kendi dışında mucize arayan insana bir kulak küpesi olabilir.
Bu arada değinmeden geçilmeyecek bir konuda sinir hatlarının bazen yanlış merkezlere sinyal göndermesi ile oluşan seslerin görülmesi, görüntülerin duyulması durumudur. Mesela bir yumruk yeme ile oluşan yıldızlar, yumruğun retinadaki sinir uçlarını harekete geçirerek, beynin sinyalleri acı olarak yorumlayan bölümü yerine görüntü merkezine gitmesinden dolayı oluşur.
Şimdi bir de nasıl işittiğimize bakalım. Titreşen hava moleküllerinden oluşan ses dalgaları timpanik zarı (kulak zarı) etkiler, titreşimleri tüylerle kaplı olan sıvı dolu kanallara gönderen ve üç küçük kemikten oluşan bir yapıyı harekete geçirir. Kanaldaki tüyler nakledilen ses dalgasındaki basınç farklılıklarına tepki gösterirler. Bu hareketlilik talamusa doğru yola çıkan elektromanyetik sinyalleri harekete geçirir. Buradaki en ilginç durum kanallardaki 20000 tüyün tepki verme hızıdır.Orta kanal saniyede 256 (do) devirle, üst kanal saniyede 512 (do) devirle bunun üstündeki kanal 1024 (do) devirle titreşir. Bunlar çok yüksek tepki hızlarıdır. Kulak bu şekilde seslerin ayrımlarını yapar. Müzikle uğraşan kişi, konsantrasyonu duyum üzerine yoğunlaştığı için bu farklı hızları daha hassas, ayrıntılı biçimde kullanır.
Duygularımızın yoğunlaştığı bir anı düşünelim. Düşüneceğimiz an yada şuan içinde duygulansak bile, tüm bu havayı oluşturan etkiler geçmişte kayıtlanmıştır. Geçmiş zaman içindekiler harekete geçer. Şuan duygulanmak geçmişin kayıtlarını hatırlamak, hareketlendirmektir.
Müzik yada ses duyduğumuzda, geçmişte hafızamıza kaydettiğimiz bilgileri tararız. duyduğumuzun geçmişteki benzerlerini arar, onları hareketlendiririz. Duyduğumuzun içindeki herhangi bir unsur (bir enstruman sesi, sözler, bir ritm, bir sessizlik anı vs..) geçmiş kayıtlardaki herhangi bir unsurla benzeşirse duyduğumuza yakınlaşır, onu beğenmeye başlarız. İnsan duyduğu ses yada ses yığınlarının tamamına bakmaz, onu ayrıştırır.
Dinleme lineer (doğrusal) dir. Bir ses kaynağını dinlerken diğer sesleri sadece duyarız. Yaşadığımız çevrede sessizlik dediğimiz ortam bile aslında seslidir. İnsan birçok sesin içinde hangisine odaklanırsa onu dinler, diğerlerini duyar hatta duyma sınırlarının dışındakilerini de hisseder.
Dünya yaşamında duyduğumuz tüm sesler bileşik seslerdir. (diapozon ve osilatörden üretilen ses hariç) İnsan kulağı herhangi bir sesin ortalama altı-yedi bileşkesinin oluşturduğu tek tınıyı duyar ve buna göre davranır. Burada davranır demek pek de yanlış olmaz çünkü ses yada akustik, müzik fiziği gibi konuları sadece kulakla ilişkilendirmek bütünselliği bozar. Beynin içindekilerle dışındakiler arasında fark vardır. Ses diye etiketlediğimiz form ne kadar duyduğumuzu iddia etsek de kulağa geldiği andan itibaren sessiz bir sinyale dönüşür demek yaşam bütünselliği adına bize yol verir.
Ses ya da benzer başka bir konuda daha bilimsel sonuçlar bulsak, yazılar okusak, daha ileri bilgilere sahip olsak dahi tüm süreç kişisel olduğundan ilerleme düşlendiği kadar olmaz. Yani standart insana duyumla ilgili ne anlatırsak anlatalım o yine kendi bildiğini duyar. İşte en önemlisi de budur. Ses kelimesi bir şey anlatan etiket ve aslında algılamak için karşılığını beynin ürettiği bir eylemdir ve bunu kavrayarak hayatla ilgili önemli aşamalar kaydedebilecek iken insan hala sabit bir fikirlilikle duyduğunu gerçek sanır, ona kapılır.
İnsanın sesle ilişkisi, müzik dinlemek, etraftaki sesleri duymak kadar basit değildir.