Bilinç-Bilgi

Bilinç bilgiden başka bir şey değildir.
“Ben” denilen gerçekte “bilgi”den başka bir şey değildir!.
Evrendeki her şey aslında çok boyutlu “TEK KARE” bilgiden ibaret olmasına rağmen; algılayan bilgi birikimlerinin algılamalarına göre, çok kareler olarak kabul edilmektedir. Daha basit bir anlatımla zaman, anlık fotoğraf karelerinin insan algısında birleşmesi, sürekli kabul edilmesi ile oluşur.

Her yazı veya resim, gerçekte, nasıl beyaz kâğıt üzerinde yan yana gelmiş noktalardan oluşmuşsa; tüm varlığı, tüm boyutları ve katmanlarıyla meydana getiren ve her an yeni bir şekil alan “bilgi” de, “tek kare” resmi öylece meydana getirmiştir.
Bu yüzdendir ki her insan, kendi “nokta”sının oluşturduğu “bilgi” kozasında yaşar; kâh mutlu kâh mutsuz bir hâlde!. “Bilgi”sinin sonucu olarak!…

DNA’lar “bilinçli bilgi birikimleri”dir.
Nöronlar ya da DNA’lar “dalga”larla değişik veri tabanları oluştururlar.
Beynin biyokimyası, biyoelektrik yapı tarafından yönlendirilir.

Bilinç, ölmez; ölümü tadar!.
Ölümü tadan, bu tadıştan sonra da yaşamına devam eder…
“Ölüm”, bilinc-ruh bütünlüğünün, beden-beyinle ilişkisinin kesilmesi anlamınadır!.
Dolayısıyla, kişinin, bedeni ve beyni itibariyle, madde diye kabul edilen boyutta iken; bilinci ve ruhu (ışınsal dalga bedeni) itibariyle de maneviyât âleminde yaşamını sürdürür.

Bilinç insana ait değildir, o temeldir. Aslında birleşik alandır.

Bir Cevap Yazın

Aşağıya bilgilerinizi girin veya oturum açmak için bir simgeye tıklayın:

WordPress.com Logosu

WordPress.com hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Twitter resmi

Twitter hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Facebook fotoğrafı

Facebook hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Connecting to %s

%d blogcu bunu beğendi: