Maddeler atomlardan, atom proton, nötron ve elektrondan oluşur.
Proton ve nötronlar ise kuarklardan oluşur.
Kuarklar ve elektronlar sicimlerden (ipliklerden) oluşmaktadır.
Yapı taşı (sicim denen) iplikler, farklı madde oluşturmaları için farklı titreşim frekanslarında titreşmeleri gerekir.
Periyodik (yani eşit zaman aralıkları ile tekrarlanan) hareketlerde, hareketin birim zamandaki tekrar sayısına Frekans denir.
Hareketin bir kere tekrarı için geçen zamana ise periyod denir. Frekansın birimi, titreşim/saniyedir. (hertz, Hz)
Alternatif akım (elektrik) da hertz ile ölçeklenir. Mesela 50 hz frekanslı bir akım saniyede 50 kere yön değiştirir.
Titreşimi anlayabilmenin yollarından biri de sestir. Sesle ilgili olguları konuşurken aslında bir nevi titreşimi konuşmuş oluruz.
Şimdi biraz sesi inceleyelim;
Ses, atmosferde canlılar (?) tarafından algılanabilen periyodik basınç değişimleridir.
Fiziksel boyutta oluşan basit bir mekanik düzensizliktir. Bir maddedeki moleküllerin titreşmesi sonucunda oluşur.
Sesin yayılması için maddesel ortama ihtiyaç vardır, boşlukta ses yayılmaz. Ses dalgalar halinde yayılır.
Ses kaynağından çıkan ses maddenin taneciklerini titreştirir ve ses yayılır. Ancak ortam ana etkendir.
Ses bir enerji türüdür, titreşimle oluşur, titreşimi enerjiye dönüştürür.
Titreşim ve ses için frekans olması gerekir. Yaşamda bütün sistemlerin sahip olduğu bir tabii frekansı vardır.
Bu sisteme dışarıdan herhangi bir titreşim verilirse, verilen titreşimin frekansı tabii frekansa eşit olduğunda rezonans denen hadise meydana gelir. Titreşimin genliği artar.
Mesela asma köprülerin belirli bir tabii frekansı vardır. rüzgar etkisiyle köprü sallanmaya başlayınca, frekansı tabii frekansa erişirse, köprü yıkılabilir.
Ses için yazdıklarımızı titreşim içinde düşünürsek durağandan yola çıkıp zaman-mekan ve gözlemciye ulaşırız.
Etrafımızdaki herşey birbiri ile etkileşimdedir. Yanyana olan herşey birbiri ile akortlanır hatta tabiatta bile (ağustos böcekleri, kurbağalar)
Herhangi bir müzik aleti ile la sesi çıkartırsak yakınındaki tüm la frekanslı şeyler etkilenip tınlar. Fransızca’da vibration par sympathie…
Elbette koku, tat, görüntü, beş duyu ötesi de titreşimlerle, frekanslarla hayat bulur. Titreşimlerde mesafe yoktur her yere ulaşır.
Yapı taşı sicim (string, iplik) ve titreşimleri ilk duyduğumuz kişi Nikola Tesla, titreşimlerin sırrını kısmen de olsa çözmüştü.
Tesla’ya göre evren kocaman bir titreşimdi ve hepimiz bu titreşimin küçük birer yansımasıydık.
Yaşamın özü enerjidir.
Kütle, enerjinin yoğunlaşmış halidir.
Düşünce enerjidir.
Enerji sürekli titreşerek bir ardışıklık, devamlılık, (sequence) oluşturur.
Spiritüelizmde insan titreşim seviyesine (genel frekansı) bağlı olarak yeryüzünde (çökeltilmiş şekilde) kütle-beden olarak yaşar.
Titreşimimize, frekanslarımıza uygun şekilde titreşen enerjileri de (kendi titreşim) dünyamızda kütle olarak görebiliyoruz.
İnsan bedeninin doğal titreşim düzeyi saniyede ortalama 300 titreşimdir. Bu frekansın artması veya herhangi bir değişiklik başka frekansları rezonansa getirebilir.
Serbest halde duran bir tel etrafındaki titreşimlerden dolayı rezonansa geçer, kendi frekansında titreşir, bunun manası yaşamın içinde (insanların, nesnelerin ve olayların da) herşeyin beraber titreştiğidir. Burada bahsi geçen konularda yük (iyi-kötü, artı-eksi vs…) yön yoktur, daha basit düzeylerde oluşur.
“ön yargıları yıkmak, atomu parçalamaktan daha zordur” A.Einstein
Titreşimlerimizle uyumlu olan her şey, karşı koymaksızın bizim hayatımıza çekilecektir ancak daha basit yapılarda yük-yön oluşur.
Eğer frekansımız düşükse titreşimleri farklı tınılarda, yönlü olarak yaşarız. Bir opera sanatçısı enerjiyi boşluktan bardağa ileterek sesinin gücü ile bir bardağı çatlatabilir.
İnsan bir bardak gibi çatlamaz (?) ama oluşturduğu ya da yaşadığı frekansları düşük kalırsa rezonanslarını seçemez, yönlendiremez. Kalın (düşük frekans) bir teli rezonansa getirmek ince (yüksek frekans) telden çok daha kolaydır. Nasıl bir titreşim içinde olduğumuzun, bilerek veya bilmeyerek hangi rezonans alanını oluşturduğumuzun farkına varmak, bizim için önemlidir.
Titreşim başladığında oluşan frekansın harmonikleri ( kaynaktan çıkan temel frekansın katları, frekanstaki dalgalar) basit formdaki yaşam yorumlarını (iyi-kötü, artı-eksi vs…) belirler.
Harmoniklerin birçok etkisi vardır. Güncel hayatta sinüs dalgasını bozarlar, gerilimin sıfır olduğu değeri kaydırabilirler, nötr hattından aşırı akımlar geçirip yangın çıkarırlar, bilgisayarları bozarlar vs. Harmonikler elektrik mühendisliğinin uğraştığı temel sorunlardan biridir.
Özetle 0 noktasında kendimizi yeniden başlattığımızı kurgularsak; titreşim başladığı anda frekansımız etrafındaki rezonanslara göre şekillenirken bulunduğu frekansların harmonikleri, kişinin pozitif-negatif yüklenmesine yol açar. Burada henüz nasıl belirlediğimizin tam anlaşılamadığı şeçimler devreye girer. Dolayısıyla insani inanç sistemleri oluşmuştur.
Spritüel düşünceye göre Dünya işleriyle fazlaca ilgili olan insanlar düşük frekanstadır. Frekans yani titreşim düzeyi arttıkça kişilerin doğaüstü güçleri de artmaktadır. Şifa verme gücüne sahip olan kişilerin titreşim düzeyleri saniyede ortalama 500 titreşimdir. 800 titreşim seviyesine gelindiğindeyse medyumik güçler ortaya çıkar. 1000 titreşimin üzerinde telepati kanalı gayet akıcı şekilde açıktır. Saniyede 10 bin titreşim seviyesindeki insan astral seyahat yapabilir konumda oldukları düşünülür.
Materyalizm ile Metafiziğin ayrışması gibi gözüken bu noktada insani yaşam için söyleyebileceğimiz biçimler daha metafizik gibi tınlayabilir olsa da bilimin sınırları gittikçe açılmakta.
Başlangıç doğru nefes teknikleri (diyaframın içinde olduğu burundan alınıp ağızdan verilen) ile belirgin aralıklarla (bu da bir frekans) etiketlemeden, başarmaktan-stresten uzak tribünsüz çalışmalar.
Nefes çalışmaları konsantre içinde olacağı için kişinin doğal titreşimlerine dönmesini sağlar ve bir çeşit fabrika ayarlarına dönüş gibi düşünülebilinir. Eğer belirlenmiş aralıklarda (frekans) yapılırsa istenmeyen rezonanslara maruz kalmayı engelleyebiliriz. (seçmeme)
Meditasyon önemli yöntemlerden biri olsa da etiketli olmasından dolayı yüzey baskısı oluşur. Daha çok titreşimleri yükselttikten sonra olabilir.
Yaşamda bir adım geriden de bakılabilecek anlar yaratıp, frekansa uygun beslenme biçimi ile yaşama…
Her organın kendine özgü frekansı vardır. Bedenin titreşiminin dışında organlar da kendi aralarında farklı hızlarda titreşirler. Organlardaki harmonik artışı (özellikle 3. harmonik) frekans bozulması hastalık titreşimlerini rezonansa getirir. Frekanslarla (titreşimlerle) hastalıkları da iyileştirmenin mümkün olduğu konusunda Osmanlı’da ve o zamanın dünyasında çeşitli çalışmalar yapılmıştır.
Daha güçlü bir frekansın etkisine girdiğimizde kendi titreşim alanımızdan koparız ve kendimizi kötü giden herhangi (her türlü) bir ilişkinin içinde ya da istemediğimiz bir işi yaparken bulabiliriz. İlişkilerde önemli olan doğru frekansı bulabilmektir.
Herkesin kendisine en uygun titreşimi bulma, gelişme potansiyeli vardır ve içe (öze) dönmek diye ifade ettiğimiz budur. Kendimizi dinlediğimizde titreşimlerimizi fark ederiz ve titreşimler iç ses olarak bizim için neyin iyi ve doğru olacağını bize söyler.
Yaşayan canlılar aynı dünya içinde olsalar da kendi farklı dünyalarında yaşarlar yani kendi titreşimleri, frekansları ve frekans harmoniklerinin oluşturduğu…
Hangi titreşimde olursak olalım her an farklı rezonanslara açık olarak yaşarız ancak bu noktada daha öncede bahsi geçen “seçim”ler devreye girer. Aynı titreşime maruz kalan kişiler farklı seçimler yapabilir, farklı harmoniklere bakıp yorum yapabilirler.
En kötü harmonik titreşimlerden örnek verirsek; “kortuğum başıma geldi”, “hep aynı şey”, “kırk kere söylersen olur”, “hiç şansım yok”, “…. benim böyle olmamı istiyor”, ” aklıma gelen başıma geldi”, “biliyordum zaten”
Kuantum alanda süreklilik yoktur, insan onu oluşturur. Einstein “Sır bizim o görüntüyü görmemiz değil, görüntüdeki bizin bizi görmesidir” diye açıklar.